İçeriğe geç

Göz enfeksiyonu kendi kendine geçer mi ?

Göz Enfeksiyonu Kendi Kendine Geçer mi? İktidar, Kurumlar ve Toplumsal Körlük Üzerine Bir Siyaset Bilimi Yorumu

Bir Siyaset Bilimcinin Merakı: Görmenin Politikası

Bir siyaset bilimci olarak, güç ilişkilerini incelerken sık sık “kimin neyi gördüğü” meselesine takılırım. Görmek, aslında iktidarın bir biçimidir. Peki, “Göz enfeksiyonu kendi kendine geçer mi?” sorusu, yalnızca bir tıbbi mesele midir? Yoksa toplumun görme biçimlerine, iktidarın gözle kontrolüne ve vatandaşın körleşmesine dair bir metafor mu taşır?

Eğer siyaset, toplumsal bir bedenin sağlığıysa, göz enfeksiyonu da onun farkındalığını yitirmesidir. Her toplum, zaman zaman “görme bozukluğu” yaşar — yanlış bilgi, ideolojik pus, ya da bilinçli bir körlük yüzünden.

İktidarın Gözü: Görmek mi, Görülmek mi?

İktidar, her zaman göz metaforuyla anılmıştır. Panoptikon kavramı, bu durumu mükemmel şekilde özetler: herkesin gözetlendiği ama kimsenin gözetleyeni göremediği bir düzen.

Göz enfeksiyonu burada, bu gözetim mekanizmasının aşırı çalışmasından kaynaklanır. Yani toplum, artık “gözle görülür” olmanın baskısı altında körleşir.

Devletin, kurumların ve ideolojik aygıtların gözü sürekli vatandaşın üzerindedir. Ancak paradoksal biçimde, o göz artık bulanık görür. Gerçek sorunları seçemez, toplumsal adaletsizlikleri fark edemez.

Bir siyaset bilimi metaforu olarak bu “enfeksiyon”, iktidarın kendi körlüğünü temsil eder. Tıpkı tedavi edilmemiş bir göz enfeksiyonu gibi, bastırılan gerçekler zamanla sisteme yayılır.

Kurumların Körlüğü: Bürokratik Görme Kaybı

Kurumlar, toplumsal bedenin gözleri gibidir. Ancak bu gözler, zamanla kendi işleyişine saplanır ve görme amacını yitirir.

Bürokrasi, bir tür kronik göz enfeksiyonu gibidir: sistemi korumak adına şeffaflığı kaybeder.

Göz enfeksiyonu kendi kendine geçer mi? Hayır, geçmez. Çünkü kurumların kendi kendini iyileştirme refleksi yoktur. Denetim, katılım ve farkındalık gerekir.

Tıpkı bir vatandaşın göz enfeksiyonunu ilaçsız iyileştirmeye çalışması gibi, bir devlet de halkın taleplerini bastırarak “kendiliğinden düzelmeyi” bekleyemez. Siyasal körlük, tedavisiz bırakıldığında kalıcı hale gelir.

İdeolojinin Gözü: Görmek İstediğini Görmek

İdeoloji, toplumsal gözlüğümüzdür. Her birey dünyaya bir “bakış açısı”yla doğar, ama o açı genellikle iktidar tarafından şekillendirilir.

İdeolojik enfeksiyon ise, bir toplumun yalnızca görmek istediği şeyleri görmesidir.

Bu durumda “enfeksiyon” bulaşıcı hale gelir. Sosyal medyada, televizyonlarda, hatta sınıflarda…

Gerçekler değil, onların parlak versiyonları dolaşır. Vatandaşlar artık eleştirel değil, duygusal bakar. Görme eylemi, bir düşünme pratiği olmaktan çıkar.

Burada siyaset bilimi şu provokatif soruyu sormalıdır: Gerçeği bulanık görmeyi kim istiyor? Körlük bir hastalık mı, yoksa strateji mi?

Toplumsal Cinsiyet ve Görme Biçimleri

Görmek, yalnızca fizyolojik değil; toplumsal bir eylemdir. Erkek ve kadın gözleri, tarih boyunca farklı politik anlamlar taşımıştır.

Erkek bakışı, genellikle stratejik ve kontrol odaklıdır. Erkek, “nerede güç var?” sorusunu sorar. Bu bakış, politik düzenin koruyucusudur; bazen de onu yeniden üretir.

Kadın bakışı ise katılımcı, diyalog temelli ve demokratiktir. Kadın, “nasıl birlikte görebiliriz?” diye sorar.

Siyasetin hastalığı da tam burada başlar: tek yönlü bakışlar toplumun derinliğini kaybettirir.

Göz enfeksiyonu, aslında bu iki bakışın dengesizliğinden doğar. Bir taraf gücü korurken, diğer taraf eşitliği arar; ama göz aynı bedende olmasına rağmen farklı yönlere bakar.

Vatandaşlık: Gözün Demokratikleşmesi

Bir toplumun sağlığı, vatandaşların ne kadar “görebildiği”yle ölçülür.

Demokratik bir sistem, yurttaşlarına sadece söz değil, bakış hakkı da tanır.

Göz enfeksiyonu, bu hakkın elinden alınmasıdır: şeffaf olmayan yönetimler, medyanın manipülasyonu, bilgiye erişim eksikliği…

Vatandaş artık göremez; sadece kendisine gösterileni izler.

Peki bu durumda, bir toplumun göz enfeksiyonu kendi kendine geçer mi?

Cevap açıktır: ancak toplum, kendi gözünü yeniden açmaya cesaret ederse.

Sonuç: Görmek Cesareti Bir Politik Eylemdir

Bir göz enfeksiyonu, ihmal edildiğinde körlüğe yol açabilir. Aynı şekilde, siyasal sistemdeki görme bozuklukları da özgürlüğün kaybına neden olur.

İktidar, kurumlar, ideoloji ve vatandaşlık arasındaki bu hassas denge, görmenin ahlaki bir eylem olduğunu hatırlatır.

Gerçeğe bakmak cesaret ister.

Göz enfeksiyonu kendi kendine geçmez; çünkü körlüğü yenmek için önce bakmayı, sonra görmeyi yeniden öğrenmek gerekir.

Peki sizce toplumun göz enfeksiyonu ne kadar ilerledi?

Yorumlarda tartışın: görmek mi zor, yoksa görmezden gelmek mi kolay?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://betci.co/vdcasino yeni girişilbet.casinoilbet güncel girişilbet yeni girişbetexper.xyzelexbet yeni giriş