Hem Plakaya Hem Ehliyete Ceza Yazılır mı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir İnceleme
İstanbul’da yaşamaya başladığım günden beri sokakta çok şey gördüm. Her gün, farklı yaşlardan, kültürlerden ve toplumsal cinsiyet kimliklerinden insanlarla karşılaşıyorum. Herkesin bir şekilde günlük yaşamına devam ederken, zaman zaman, araçların park edilmesi veya trafiği ihlal etmesi gibi durumlarla karşılaşıyorum. Bu tür kurallara uymayan durumlarla ilgili aklıma gelen sorulardan biri de şu: “Hem plakaya hem ehliyete ceza yazılır mı?” Ve aslında bu soruyu sorarken, bir yandan da bu cezaların farklı gruplar üzerindeki etkilerini merak ediyorum. Bu yazımda, bu basit gibi görünen sorunun, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından nasıl farklı yansımaları olabileceğini incelemek istiyorum.
Hem Plakaya Hem Ehliyete Ceza: Hangi Durumlar Geçerli?
Öncelikle, bu sorunun yanıtını netleştirelim: Evet, trafik kurallarına uymayan bir araç için hem plakaya hem de ehliyete ceza yazılabilir. Araç sahibi ve sürücüsü farklı kişiler olsa bile, her iki kişiye de ceza yazılabilir. Örneğin, aracın sahibi bir kadına ait olabilir, ancak aracı kullanan kişi bir erkekse, her iki kişiye de ayrı ayrı cezai işlem uygulanabilir. Yani, kurallar gereği, araçla ilgili sorunlardan hem sürücü hem de aracın sahibi sorumlu tutulabiliyor.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Bakıldığında Ceza Uygulamaları
Ancak bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve farklı grupların yaşam deneyimleri ile de yakından ilişkili. İstanbul gibi büyük ve yoğun bir şehirde, toplu taşımada veya trafikte karşılaştığım bazı sahneler, kadınların ve erkeklerin toplumsal rollerine dair pek çok şeyi gözler önüne seriyor. Mesela, kadın sürücüler, bazen trafikte daha dikkatli olmak zorunda hissediyorlar. Sokakta yürürken, kadın sürücülerin çoğu, trafiği ihlal etmektense kurallara uymaya daha fazla eğilimli oluyor. Buna karşın, erkek sürücüler daha rahat bir tavır sergileyebiliyor ve bu, bazen cezai işlemlerle sonuçlanabiliyor.
Toplumsal cinsiyetin, bu tür durumlarda nasıl bir etkisi olduğuna dair ilginç bir gözlemim oldu. Kadın sürücüler, bazen trafik cezası aldıklarında daha fazla yargılanıyorlar. Birçok erkek, kadının yanlış park ettiğini veya trafiği ihlal ettiğini fark ettiğinde, ona karşı önyargılı bir tutum sergileyebiliyor. Kadınların araçlarıyla ilgili ceza alması, toplumsal olarak daha çok “onların aslında bir sürücü olarak yeterli olup olamayacağı” gibi sorularla karşı karşıya kalmalarına neden olabiliyor. Hâlbuki, erkekler bu tür durumlarda çok daha az sorgulanıyorlar. Bu, cinsiyet temelli bir ayrımcılıkla ilgili önemli bir göstergedir.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet: Farklı Gruplar Üzerindeki Etkiler
Toplumsal cinsiyetin yanı sıra, sosyal sınıf, etnik köken ve diğer çeşitlilik unsurları da trafikteki bu tür durumları etkileyebiliyor. İstanbul’da her gün farklı sosyal sınıflardan ve etnik kökenlerden gelen insanlarla karşılaşıyorum. Bazı araçlar, sadece trafik kurallarına uymamakla kalmaz, aynı zamanda sürücünün sosyal statüsüne göre daha fazla göz önünde bulundurulabiliyor. Zengin veya tanınmış biri, daha fazla ayrıcalık görüyor olabilir. Örneğin, bir ünlü ya da tanınmış bir kişi, yanlış park etmiş olsa bile, park cezası alması zor olabilir. Çünkü bazen bu kişilere verilen ayrıcalıklar, toplumsal sınıf farklarını ortaya koyabiliyor.
Bu durumda, “hem plakaya hem ehliyete ceza yazılır mı?” sorusunun cevabı, daha fazla dikkat edilmesi gereken bir konuya dönüşüyor. Ceza uygulamaları, bazı grupların zaten sistemdeki eşitsizliklerden daha fazla etkilenmesine yol açabiliyor. Kadınlar, daha fazla yargılanma ve ceza almaya meyilli olabilirken, aynı şekilde daha düşük gelirli gruplar da bu cezalarla daha fazla karşılaşıyor. Yani, toplumsal cinsiyet, sosyal sınıf ve etnik köken, trafik cezaları gibi basit görünen uygulamalarda bile önemli bir rol oynayabiliyor.
Gözlemlerim ve Sonuç
İstanbul’da her gün sokakta gözlemlediğim pek çok sahne, aslında bize sistemin nasıl işlediği konusunda ipuçları veriyor. Kadınların trafikte daha temkinli ve kurallara uyan bir profil çizmeleri, bazen fazla dikkatli olmalarının, bazen de daha fazla yargılanmalarının bir sonucudur. Erkekler ise, trafikte bazen kuralları ihlal etmekte daha rahat olabiliyorlar. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması olarak karşımıza çıkabiliyor. Aynı şekilde, sosyal sınıf farkları ve etnik köken de ceza uygulamalarında etkili olabiliyor. Örneğin, daha zengin kesimler ve tanınan kişiler, bazen ceza yazmaktan daha kolay bir şekilde kaçabiliyorlar.
Sonuçta, “Hem plakaya hem ehliyete ceza yazılır mı?” sorusu basit gibi görünse de, bunun ardında toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle ilgili çok daha derin bir mesele yatıyor. Bu yazıyı yazarken, yaşadığım şehirde her gün karşılaştığım toplumsal eşitsizlikleri daha fazla fark ettiğimi düşünüyorum. Belki de bu tür düzenlemeler, bir yandan kuralların ne kadar adil uygulanması gerektiğini, diğer yandan ise daha geniş toplumsal sorunların ne kadar iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Trafikteki adaletsizlikler, toplumsal yapılarla sıkı sıkıya bağlantılı ve bu bağlantıları anlamadan gerçek bir eşitlik sağlamak zor görünüyor.